
İstanbul karlar altında, bembeyaz kalmışken yapılacak en güzel şey nedir? Evde oturup üzerinize bir battaniye çekmek, çayınızı içerken bir yandan da kitap okumak ya da televizyon seyretmek, değil mi? Değil! Yani en azından benim için değil. Ben kar kış demeden Kadıköy’den kalktım, Beşiktaş’a,Shangri-La Bosphorus’a geldim.
Otelin lobisinde beni resimde gördüğünüz bu keçiler karşıladılar. 19 Şubat Çin’de yılbaşıymış ve bu sene Keçi Yılı’na giriyorlarmış. O yüzden böyle süslemişler burayı.
Keçilerle biraz oynadıktan sonra bir kat aşağıya, Shang Palace isimli Çin restoranına gittim. Restoran da en az otel kadar şık ve rahatmış. Masama oturdum. Yemeklerimi beklemeye başladım. Beklerken bir yandan yasemin çayımı içtim, bir yandan da garsonlarla sohbet ettim, sorularımı sordum.
Shangri-La aslında bir zincirin parçasıymış. İlki 1971 yılında Singapur’da açılmış, sonra dünyaya yayılmış, 2014 yılı Mayıs ayında da İstanbul’da açılmış.
Kelime anlamı da çok hoşmuş. James Hilton‘un “Yitik Ufuklar” isimli kitabında geçen hayali bir yerin adıymış. Himalayalar’da bulunan bu hayali yerde insanlar çok uzun yaşıyor, çok yavaş yaşlanıyorlarmış. Otelin adını da buradan esinlenip koymuşlar.
Neyse, biz sohbet ederken yemeklerim geldi. Yemekten hemen önce verdikleri sıcak havluyla tüylü ellerimi sildim ve önümde duran 4 yemek çubuğuyla tabakları didiklemeye başladım. Servis yapan yetkili baktı ki başım çubuklarla dertte, hemen gelip bilgi verdi. Meğer daha ağır olan siyah renkli çubuklar ortadaki tabaklardan kendi tabağıma yemek servis etmem içinmiş. Daha hafif olan beyaz renkli çubuklarsa kendi tabağımdaki yemekleri yemem içinmiş.
Bunu öğrendikten sonra işim daha kolay oldu. Tabağımı minik minik doldurup yemeğe başladım. Önden aperatif olarak kızarmış ballı soslu çıtır et ve somon aldım. Biliyorum, kulağa biraz acayip geliyor ama hiç acayip değildi, aksine çok lezzetlilerdi.
Ana yemek olarak da Pekin Ördeği yedim. O da oldukça lezzetliydi ama lezzetinden çok sunumu ilgimi çekti. Marine edildikten sonra fırında pişirilmiş ördek masaya tüm olarak geldi. Ardından özel bir bıçakla, ördek kesme konusunda uzman bir servis elemanı tarafından parçalara bölündü. Sonra da bir kısmı bir çeşit lavaş eşliğinde büyük parçalar halinde, bir kısmı da küçük parçalar halinde bir kase içinde servis edildi.
Ördek dışında bir de Uzak Doğu mutfağının olmazsa olmazı tatlı ekşi sosla yapılmış ananaslı tavuk ve noodle yedim. (Biliyorum, gene çok yedim!) Ve söylememe gerek bile yok, çok güzeldi ikisi de.
Yemeğin sonundaysa bu fotoğrafta gördüğünüz balıklı tatlıyı yedim. Balık dediğime bakmayın, sadece görüntüsü balık. Kendisi meyve ve jöleden oluşmuştu.
Ve Shang Palace’la ilgili birkaç bilgi:
-Shang; Milattan Önce 1400’lerde Çin’de hüküm sürmüş bir hanedanlığın adı. Ayrıca kelime anlamı olarak da “hepsinden üstün” ya da “istediğin her şey” gibi bir anlama geliyor.
-Restoranda servis çok iyiydi. Servis yapan kişiler neredeyse Çinliler kadar Çin kültürüne hakimlerdi.
-Her yemeğin yanında o yemeğe özel bir sos vardı.
-Yemekler çok güzeldi ama çaylar ayrı güzeldi.
-Restoranda hem birçok masa olan normal bir bölüm hem de içinde tek bir masa olan özel odalar vardı. Bu odalar iş toplantıları ya da özel gruplar için idealdi.
-Sadece akşam yemekleri değil, brunch’ları oldukça özelmiş. Ben henüz gitmedim ama yiyebildiğiniz kadar ıstakoz yiyebiliyormuşsunuz brunch’ta.
-Ayrıca 5 Çayı için de gelebiliyormuşsunuz buraya.
Sonuç olarak, 5 yıldızlı ve lüks bir otel olan Shangri-La Bosphorus’a yakışır iyi bir Çin restoranı Shang Palace. Gitmek isterseniz de önceden rezervasyon yaptırmayı sakın unutmayın!
Adres: Sinanpaşa Mah, Hayrettin İskelesi Sok, No.1,Beşiktaş, İstanbul, 34353